| |
-
-
-
-
-
-
-
-
Şimdi, sonbahar.
İstanbul'da balık zamanı. Bu mevsimde, havalar elverişli ise, Anadolu
veya Rumeli kavaklarına gitmek, hem temiz hava almak hem de buralardaki
köylerde sahile yüzlerini dönmüş bir dizi balıkçıda balık ve mevsim
salatası yemek adettendir.
-
-
-
Hemen her
İstanbullunun arada bir de olsa ziyaret ettiği bu köyler aslında İstanbul
denilen kentin en eski yerleşimleri olsa gerektir. Bunda bu karşılıklı iki
köyün, tam Boğazın Karadeniz ile birleştiği stratejik nokta olmasının önemli
rolü vardır. Çünkü İstanbul'un tarihi boyunca güvenliği, karadan çok
denizden gelecek tehditlere açık olmuştur.
-
Binlerce yıl boyunca
güvenlik, Kale dediğimiz, sağlam, yüksek, gösterişli binalarla sağlana
gelmiştir. İşte Anadolu ve Rumeli Kavakları da kaleleri ile tarih boyunca ne
denli stratejik öneme sahip olduklarını sergilerler. Ama gelin görün ki,
Kavaklarda oturanlar dahi köylerinin yaslandığı sırtları kuşatan, heybetli
çizgileriyle ziyaretçileri dahi etkileyen bu yapıların tarihi hakkında doğru
bilgilere sahip olmayabilirler.
-
Biz konuyu biraz
araştırdık ve küçük bir derleme yaptık. Anadolu yakasında daha büyük ve
geniş bir alan kaplayan Yoros Kalesi hakkında ulaştığımız bilgileri
aktarıyoruz. Yoros Kalesi adı nereden geliyor? Anadolu kavağı Kalesi veya
Ceneviz Kalesi olarak da bilinen bu kalenin adı, "kutsal yer" anlamına gelen
Hieron'dan geliyor görüşü oldukça yaygın. Bununla beraber, antik çağ
tanrılarından Zeus'un sıfatı olan "uygun rüzgarlar'' anlamına gelen "ourios"tan
aldığı da iddia ediliyor. Yoros adının doğrudan doğruya "dağ" anlamındaki "oros"tan
gelmiş olması da düşünülebilir, belki de bu görüş daha doğrudur.
-
Boğazın, Karadeniz'e
açıldığı bu bölgede, belki de kalenin olduğu yerde, on iki Tanrı adına
yapılmış bir mabet vardı. Geçen yüzyılda burada bulunan bazı antik mimari
parçaların bu mabedin kalıntıları olduklarına ihtimal verilir. Buradaki 12
tanrı adına yapılmış yapılar, Kale'nin tarihini tek tanrılı dinlerden
öncesine götürmemizi olanaklı kılar.
-
Yoros Kalesi'nin bir
Ceneviz yapısı olduğuna inanılır. Oysa değildir. Kulelerinden birinde
görülen tuğladan harflerle yazılmış Grekçe kitabe, buranın Bizans inşaatı
olduğunu gösterir. 14. yüzyılın başlarında, 1305'te kale, Şile Kalesi ile
birlikte Türklerin eline geçmiş, ancak fazla bir süre elde tutulamamıştır.
1348'den itibaren de, Karadeniz ticaret yolu hakimiyetine sahip bulunan
Cenevizliler buraya hakim olurlar. Fakat 14. yüzyılın sonlarında,
Boğaziçi'nin Anadolu yakasına tamamen hakim olan Osmanlılar tarafından
tekrar fethedilmiştir.
-
Yoros'un tarih
içinde sıkça el değiştirdiği anlaşılıyor. Ceneviz idaresinde kaldığına dair
belgelerden biri de L. Sauli'nin 1831 tarihli, Ceneviz idaresine dair
kitabında yer alan ve Prof. Multedo adında bir kişi tarafından kalenin
kapısı üstünden kopya edilen Latince bir kitabe. Tarih kısmı okunamayan bu
kitabede "Cenevizli Vincenzo Lercari'nin kutsal burun üzerindeki kaleyi
tamir ettirdiği" bildiriliyor.
-
Yıldırım Bayezid'in,
1391'de karayoluyla Kocaeli'nden büyükçe bir kuvvetle gelerek Yoros'a
çıktığını, buradan da Yahşi Bey'i göndererek Şile Hisarı'nı teslim aldığını
Âşık paşazâde yazıyor. Bayezid bundan sonra Yoros Kalesi'ni bir üs gibi
kullanıyor. Ardından, Güzelcehisar da denilen Anadolu Hisarı'nı yaptırıyor.
Bu, Konstantinopolis'i fethetme yolundaki hazırlıkların en önemli
ayaklarından sayılıyor. Kalenin yakınlarındaki ormanlık bölgede, içinde
buranın zaptı sırasında şehit düşenlerin mezarları olan bir şehitlik vardı.
-
1399 yılına
gelindiğinde, Mareşal Boucicaut Karadeniz Boğazı girişinde yaptığı akında, o
sırada artık Türklerin elinde olan Yoros Kalesi'ne saldırmaya cesaret
edemiyor. Yapabildiği şey kalenin eteğindeki köyü yaktıktan sonra geri
çekilmek oluyor. 1402'deki Ankara Savaşı'ndan sonra 1. Bayezid'in
oğullarından Çelebi Mehmed, kardeşi Musa'ya karşı harekatı sırasında
1414'ten az önce Trakya'ya geçmek için Bizans imparatorundan yardım istiyor,
kendisi de Bursa'dan çıkarak Yoros'a gelip konaklıyor.
-
1391-1414 arasında
Yoros Kalesi Türklerin elinde. İspanya kralının elçisi olarak Timur'un
yanına gönderilen Ruy Gonzales de Clavijo, Karadeniz'e açılırken gördüğü
kaleyi "El Guirol de la Turquia" olarak adlandırıyor. Buranın bakımlı
olduğunu ve içinde bir Türk garnizonu bulunduğunu bildiriyor. Halbuki
karşısındaki kale harap ve terk edilmiş durumdadır; kalenin eteğinde,
etrafında duvar olan bir kule bulunmaktadır, o kadar... Clavijo'nun
yazdığına göre, buradan karşı kıyıdaki bir kuleye zincir gerildiği yolunda
bir söylenti vardı. Ama zinciri gören yoktu...
-
İstanbul'un fethinde
Yoros da artık Türk hakimiyetin e giriyor. Osmanlı Devleti'nin hemen her
tarafındaki kıyı kalelerini tamir ettiren veya yenilerini yaptıran II.
Bayezid burasını da tamir ettiriyor, içine Yoros Kalesi Mescidi denilen bir
ibadet yeri yaptırıyor. Sonraları kale dizdarı Mehmed Ağa da bir hamam inşa
ettiriyor.
-
Başbakanlık Osmanlı
Arşivi'ndeki 28 Recep 984/1576 tarihli bir belgeden, kale ile birlikte
buradaki cami, çeşme ve hamamın da tamir edildikleri yazılı. Alman seyyahı,
Brettenli M. Heberer 1580'e doğru İstanbul'a geldiğinde kaleyi iyi durumda
buluyor ve seyahatnamesine gerçeğe oldukça uygun bir de gravürünü koyuyor.
Ermeni yazar P. Ğ. İnciciyan, 18. yüzyılın sonları, 19. yüzyılın başlarında
Yoros Kalesi içinde 25 evlik bir Türk mahallesi bulunduğunu, ayrıca muhafız
olarak bir dizdar idaresinde 20 kişilik bir müfrezenin de burada kaldığını
bildiriyor.
Yoros Kalesi, 19. yüzyılda bir kez daha terk ediliyor. Çünkü artık savunma
ve durumda bulunuyordu.
Burayı ziyaret
edenler duvarlarda ve kulelerde Cenova armaları gördüklerini bildirirler.
Ancak, Kaleyi yerinde inceleyen tarihçiler bu izlerin yanlış yorumlandığını
düşünmektedirler. Geç bir dönemde örülerek kapatılan ana girişin iki
yanındaki haşmetli kulelerin cephelerinde, mermer üzerine kabartma olarak
birer yarım ay (hilal) içine, kollarının uçları tomurcuklu haçlar vardır.
Her iki taşın da dört köşesinde Grekçe kısaltmalı harfler incelendiğinde,
görülür ki, bunlar hakkında şimdiye kadar yazılanlar eksik veya yanlıştır.
Karadeniz tarafındaki kulenin üzerindeki harfler "İsa'nın nuru, herkesin
nurudur'' anlamına gelen kelimelerin kısaltmasıdır. Marmara tarafındaki
kulede ise yine "ışık, nur" kelimelerinin kısaltması teşhis olunur. Ancak XY
kısaltmasının hangi kelimeyi ifade ettiği üzerinde bir uzlaşma yoktur.
-
Çifte burcun kapıya
dönen yüzlerinde ise yine mermere işlenmiş bir haçı çevreleyen dairenin
içinde de "İesos Hristos Zafer" anlamındaki kelimelerin kısaltmaları yer
almıştır. Örülü esas kapının iç tarafında ve yukarıda bir mermer levhada,
iki küçük sütun kabartmasına oturan kemer biçiminde bir çerçevenin içinde
bir haç vardır. Bunun kolları arasındaki boşluklarda da kısaltma oldukları
belirtilen dört harf bulunur. Kaleyi inceleyen gezginler, harflerin Bizans
devletinin klasik formülü olan dört B'yi burada teşhis ettiklerini
sanmışlardı. Buradaki dört harf, "Ey sahip, despot Mihael Palaeologos'a
kurtarıcı ol'' anlamına gelen dört kelimenin başharfleri olarak okunmalıdır.
Böylece kalenin, şehir Latinlerden 1261 'de geri alındıktan sonra İmparator
VIII. Mihael Palaeologos (hd 1261-1282) tarafından yaptırıldığını ileri
sürmek mümkün olabilecektir.
-
Yoros Kalesi'nde
şimdiye kadar hiçbir araştırmacının üzerinde durmadığı veya göremediği bir
kitabe daha vardır. Kalenin yukarı bölümünü enine bölen sur duvarının,
kuzeydeki burcunun yukarı kısmında tuğlalardan yapılmış çepeçevre iki satır
halinde bir yazı bulunur. Burcun sur duvarına bitiştiği köşeden başlayıp,
burcun yuvarlaklığını takip ederek, öbür köşeye kavuşan bu tuğla kitabede
aralıklı olarak tek tek bazı harfler teşhis edilmektedir. Ama zamanıla ağır
tahribat sonucu aralardaki boşluklar büyümüş, bu konuyu çözecek bir
araştırmaya ise henüz raslanmıyor. Yalnız böyle bir kitabenin varlığı, bu
ara duvarın Ceneviz veya Osmanlı ilavesi olmadığını açıkça kanıtlıyor.
-
Doğudan batıya, 500
metre kadar bir uzunluğu olan Yoros Kalesi, Karadeniz'e paralel olarak
araziye yerleşir. Kalenin genişligi 6o-130 metre arasında değişir. Bu
tahkimat, Boğaz tarafında olanı daha alçak iki tepenin üstünü kaplar.
Kalenin en güçlü kısmı, yüksek tepenin, doğuya, yani Anadolu'ya bakan
tarafıdır. Bu da Yoros Kalesi'nin, Boğaz girişini kontrol etmek kadar, kara
tarafından gelecek bir tehlikeyi karşılamak üzere düşünüldüğünü gösteriyor.
-
Yoros Kalesi
aralarında tuğladan hatıllar olan taş dizileri ile yapılmış. Taşların bir
kısmı, antik ve erken Bizans dönemlerine ait yapılardan devşirilmiş
malzemedir. Bunların aralarında işlenmiş mimari parçalara da rastlanır.
Kalenin esas girişi, doğu tarafında, 120 metre kadar yükseklikteki tepenin
üstünde en hakim noktada. Yükseklikleri 20 metre kadar olan yuvarlak iki
burç arasında açılan tuğladan kemerli giriş sonraları örülmüş.
-
Girişteki çifte
kulenin içlerinde dört kolu eşit bir haç biçiminde mekanlar var. Her iki
kulede de bu mekanların üstlerinde, duvar tekniğinin değişik oluşundan
anlaşıldığına göre, geç bir dönemde yükseltilerek birer kat eklenmiş. Güney
duvarlarının sonunda, bugün bir kapı açıklığı gibi görünen parça da aslında
bir burçtur. Kalıntılardan anlaşıldığı üzere, büyük kulelerin benzeri olarak,
içinde haç biçiminde dört kemerli ve kubbeli tonozla örtülü yüksek bir mekan
olmalıdır. Bilinmeyen bir dönemde, bu burç yarısına kadar yıkılmıştır. Yoros
Kalesi'nin kıyıya kadar indiği ve burada en azından bir iskelesi ile bu
iskeleyi koruyan bir burcu olduğuna ihtimal verilebilir. Ayrıca burada hangi
döneme ait olduğu anlaşılamayan bir de fenerin bulunduğu, R. Walsh'ın
kitabında Th. Allom
tarafından yapılan gravürde görülür.
| |
|